Vintage çocuk kitaplarını keşfediyoruz
Bir zamanların çok popüler çocuk kitapları teker teker yeniden yayınlanıyor, üstelik orijinal illüstrasyonlarla…
Bir zamanların çok popüler çocuk kitapları teker teker yeniden yayınlanıyor, üstelik orijinal illüstrasyonlarla…
Daha önce yazmıştım; küçükken okuduğum kitapların hiçbirini unutmadım. Ve alçakgönüllü çocukluk kütüphanem dağılıp gitse de zamanla her bir parçayı bulabildim. İlk okuduğum “sahici” roman olan “Kız Robenson”u bile…
Epsilon Yayınları, Scott O’Dell’in imzasını taşıyan ve ıssız bir adada bir başına kalınca yiyecek arayıp ateş yakmayı, deniz kabuklarından kolyeler, küpeler yapıp palmiye yapraklarından elbise dokumayı, tehlikeli durumlarda kendini savunmak için ok ve yay yapıp kullanmayı öğrenen küçük Kızılderili kız Karana’nın maceralarını anlatan kitabı yeniden ama bu kez “Mavi Yunuslar Adası” adıyla yayınlamıştı. Ve ben bunu görünce, “Yaşasın!” demiştim içimden, “Bugünün çocukları da yeryüzünün tek sahibi olmadığımızı, daha mutlu ve özgür yaşamak istiyorsak onu yunuslarla, susamurlarıyla, kurtlarla daha doğrusu bütün canlılarla paylaşmak zorunda olduğumuzu bilecek.”
Darısı ikinci okuduğum ve bir daha hiç unutamadığım “Issız Derenin Kurtları”nın başına. Joan Aiken’ın kitabının aslında 13 bölümlük bir dizinin ilki olduğunu şahsen ben, çok sonra öğrenmiştim. Umarım akıllı bir yayıncı çıkar ve serinin bütün kitaplarını yayınlar. Çünkü hakikaten çok güzeller…
Aslında konumuz tam da bu. Yani “vintage” kitapların değerini bilen, o kitaplardaki illüstrasyonların ve anlatılan öykülerin kaybolup gitmesine gönlü razı gelmeyen akıllı yayıncılar. Başlayalım…
Ayşegül’ün maceraları
Yapı Kredi Yayınları bir süredir eskinin şu ünlü “Ayşegül” serisini yeniden yayınlıyor. Fransız Gilbert Delahaye ve Marcel Marlier ikilisinin yarattığı ve tüm dünyada 120 milyon küsur satan “Ayşegül”, son 50 yıldır her kadının çocukluk kahramanı. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama normalde macera romanlarına bayılan, gizem ve tehlike seven ben bile çocukken cicili bicili “Ayşegül”lerin içinde kaybolurdum. Her macerayı tekrar tekrar okuduğumu, bazılarını ezbere bildiğimi hatırlıyorum. İllüstrasyonlara gelince; o kadar güzel ve renkliydiler ki bir süre sonra zihnimde adeta hareketlenmeye başlıyorlardı. Onlar sayesinde düşsel de olsa kendi filmlerimi çekebildim.
“Ayşegül” serisinin güzel yanı, hayatın tümünü kucaklamasıydı. Hanım hanımcık kahramanımız her yeni macerasında insan ilişkilerine, dostluğa dair yeni şeyler öğreniyor, doğayı, hayvanları, bitkileri keşfediyordu. Tabii günümüz için bir parça demode kaldıkları söylenebilir. Neticede ilk maceranın yazılış tarihi 1954. Aradan 60 yıl geçmiş. Kendi adıma Ayşegül’ün dünyasının “Truman Show” filmindeki yapay dünyayı andırdığını, fazla hijyenik, fazla pamuk şeker kıvamlı olduğunu söyleyebilirim. Yine de bugünün çocuklarının “Ayşegül” kitaplarıyla tanışması şart. Ayrıca benim gibi vintage kitaplara düşkün yetişkinler de sevecektir.
Kabarık jüponlu cici kız
Bir diğer vintage kitap serisiyse, romanları, günlükleri ve bilumum şahanelikleriyle “Sarah Kay”ler… İlk kez 1970’lerde yayınlanan bu minik romanları kimin yazdığı, içlerindeki illüstrasyonların hangi elden çıktığı konusunda rivayetler muhtelif. Kapakta yazarın Sarah Kay olduğu söyleniyor, inanıyoruz. Bir önemi de yok aslında, bugüne dek birçok filme ve şarkıya ilham veren kocaman hasır şapkaları, kabarık jüponları ve yamalı blucinleriyle minik Sarah Kay’i gördüğünüzde “Aaa, meğer ben onu tanıyormuşum” diyeceğinize eminim. Benim çocukluğumda “Sarah Kay”in boyama ve giydirme kitapları hatta oyuncak bebekleri bile satılırdı. Bu seri benzersiz illüstrasyonları ve romantik hikâyeleri sayesinde, milyonlarca küçük kıza hayal dünyasının kapılarını aralamıştı. Çocukluklarında “Sarah Kay”e hayran kızlar bugün çoktan büyüyüp anne oldular, şimdi de çocuklarını onun nostaljik dünyasıyla tanıştırmak istiyorlar.
Kabul, Sarah’ımızın ateşli bir feministin tüylerini diken diken edebilecek türden aşırı munis bir karakteri var, en büyük hayaliyse “çocukluk” aşkıyla evlenip sonsuza dek mutlu yaşamak. Fakat dünyanın en büyük hayalperesti olan Sarah bir yandan da öyle tatlı ki. Hayvanları ve çiçekleri çok seviyor, saçlarına papatyalar takıyor, boyuna bosuna bakmadan minik bahçesinde leziz yabanmersinleri ve mantarlar yetiştiriyor. Dahası haylaz ablalarına inat, hiç yaramazlık yapmıyor, usluluktan taviz vermiyor, annesiyle babasını üzmüyor. Eh, bu durumda nasıl oluyor da ikide bir başını derde sokmayı başarıyor diye merak ettiğinizin farkındayım ama benden bu kadar. Ser verip sır vermeyerek Artemis Çocuk Yayınları’ndan çıkan kitapları okumanızı öneriyorum.
Maceracılar kraliçesi
Yine Artemis Çocuk’tan çıkan ve çok sevdiğim birkaç başka seri daha var. Hepsinin yaratıcısı aynı: “William Shakespeare ve Agatha Christie’den sonra en çok okunan yazar” unvanını elinde bulunduran ve sinemada Helena Bonham-Carter tarafından canlandırılan muhteşem Enid Blyton.
İnanılır gibi değil ama 1930’larda kazandığı ününü hâlâ koruyan Blyton’un 90 dile çevrilen kitapları tüm dünyada bugüne dek 600 milyondan fazla satmış. Hangisini anlatayım, bilemiyorum… Maceradan maceraya koşup sayısız sırrı aydınlatan ufaklıklarla tanıştığımız “Afacan Beş’ler” yahut “Gizli Yedi’ler” serilerini mi? Birbirinden şeker “Macera Çetesi” yahut “Yaramaz Kızlar” kitaplarını mı? “Büyülü Orman” gibi harikulade masal kitaplarını mı?
Bu bir Enid Blyton yazısı olsa size bir sürü başka bilgi daha verir, mesela yazarın başarısının esas sırrının yanında çalıştırdığı kalabalık hayalet yazarlar ordusu olduğu yolundaki sevimsiz rivayetleri aktarır, bazı kitaplarının, içerdikleri kadın-erkek ayrımcılığı ya da ırkçılık gibi nahoş sebeplerle bir zamanlar bazı İngiliz okullarında yasaklandığını falan anlatırdım. İşin gerçeği, tıpkı az önce sözünü ettiğim “Ayşegül” serisi gibi, Enid Blyton kitapları da günümüz okurlarına hafiften aykırı gelebilecek bazı ayrıntılar içeriyor. Yine de bu gerçek, kitapların büyüsünü bozmuyor. Evet, bir parça demodeler ama onları güzel yapan şey de aslında bu. Ayrıca bence hâlâ çok eğlenceliler. Çocuklara merak, cesaret ve işbirliği ruhu aşılıyorlar. İçimdeki iflah olmaz kitap kurdunun fısıltısını duyabiliyorum: “Şu hayatta her çocuğun, Enid Blyton’la tanışması şart.”
Daha da güzel olan şu: Enid Blyton serileri yetişkinlere yasak değil!
Gülenay Börekçi