Tüm boyutlarıyla kürtaj ve düşük
Kürtaj tecrübesi yaşayan, düşük yapanlar bedensel ve ruhsal etkilerden arınmak için neler yapabilir? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gülnihal Bülbül, Uzm. Psikolojik Danışman Fatma Tosuntaş Karakuş, çemberlere ev sahipliği yapan ruhsal rehber Filiz Telek, doula ve doğum aktivisti, yas rehberi şifacı Selen Çağlayık Eloğlu ile konuştuk ve konuyu tüm boyutlarıyla ele almak istedik.
Kürtaj tecrübesi yaşayan, düşük yapanlar bedensel ve ruhsal etkilerden arınmak için neler yapabilir? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gülnihal Bülbül, Uzm. Psikolojik Danışman Fatma Tosuntaş Karakuş, çemberlere ev sahipliği yapan ruhsal rehber Filiz Telek, doula ve doğum aktivisti, yas rehberi şifacı Selen Çağlayık Eloğlu ile konuştuk ve konuyu tüm boyutlarıyla ele almak istedik.
Düşük ve kürtaj… Fazla dillendirilmeyen, üzeri kapatılan, geçti sanılan ama fiziksel ve duygusal izleri konuşulmayan konular… Düşük yaşayanlar, kürtaj yaptıranlar, bebek için yas tutamayanlar… Herkesin ya kendinde ya da yakınlarında taşıdığı bir hikâyesi var. Kadınların iyileşme ve şifa bulma süreçlerinde onlara yardımcı olan birbirinden değerli uzmanlarla görüştük ve konuyu özellikle duygusal boyutlarıyla ele almak istedik.
Hiç beklemediğimiz bir anda hamilelik düşük ile sonlanabiliyor. Hamilelik haberini alan bir kadın, bazen yaşadığı sevince doyamadan düşük ile karşılaşıyor. Düşük yapmak veya gebeliğe kürtajla son vermek zorunda kalmak farklı deneyimler gibi görünse de kadınlarda benzer duygulara sebep oluyor.
Gebeliğin sonlanması kadın için her şekilde bir kilometre taşı. Düşük yapmanın etkileri gebeliğin kaçıncı ayında olduğuna bağlı olarak farklı etkiler gösterse de her durumda bebek kaybı söz konusu oluyor. Öte yandan kürtajla ilgili genel kanı kadının gebeliği istememesi gibi görünse de kürtaj yaşayan kadın birçok sebeple bu kararı almış veya almak zorunda kalmış oluyor. Düşük sonrasında da kürtaj gerekebiliyor. Her iki durumda da gebeliğin sonlanması söz konusu oluyor ve cerrahi bir durum yaşanıyor. Yaşanan şey istenmeyen gebelik de olsa, erken dönem veya geç düşük de olsa bu konu kadının yaşam öyküsüne dâhil oluyor. Bazı kadınlar sadece duygularını değil, fiziksel etkileri yaşamaya bile fırsat bulamıyor.
Bebek kaybı başlı başına bir yas olgusu. Her türlü sebeple yapılan kürtajı veya düşüğü, doğumda veya doğum sonrası bebeğin kaybını fiziksel ve ruhsal olarak yaşayan kişi öncelikle kadın. Konuyu hem fiziksel hem de psikolojik yönleriyle ele almak gerekiyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gülnihal Bülbül, düşük yapmanın kadın bedeninde nasıl bir deneyim olduğuyla ilgili olarak şöyle diyor; “İsteyerek hamile kalan kadınlar çok büyük bir kayıp olarak algılıyorlar, bazen uzun bir yas dönemi yaşıyorlar. Bedensel iyileşme, duygusal iyileşmeden daha hızla oluyor. Bir kadın düşükten sonra 15-20 günde iyileşir, hatta hemen hamile bile kalabilir.” Kendisine işin tıbbi boyutunu ve hekim olarak yorumlarını sorduk;
Erken düşük ve geç düşüklerin kadın açısından en belirgin farkları nelerdir?
Erken düşük daha çabuk atlatılıyor. Kimyasal düşük dediğimiz ultrasonografi ile görülmeden olan düşüklerde kadınlar daha çabuk iyileşiyor, gecikmiş bir adet gibi yaşanıyor. Özellikle 7-8 haftadan daha küçük gebelikler daha kolay atlatılıyor. Gebelik büyüdükçe duygusal yatırım arttığı için kayıp duygusu da daha fazla oluyor.
Düşük sonrası kürtaj her durumda gerekli mi? Düşükten sonra kürtaj gerektiği nasıl anlaşılır? Kadınlar süreci nasıl takip etmeli?
Düşük sonrası kürtaj her zaman gerekmeyebilir. 6-7 haftadan küçük gebelikler düştüğünde kendiliğinden tıbbi bir müdahale olmadan sonlanabilirler. Gebelik büyüdükçe düşük sonrası bazı parçaların kalma ihtimali artar. Eğer kürtaj yapılmazsa uzayan kanamalar ve enfeksiyon riski olabilir.
Düşük sonrasında tekrar ne zaman hamile kalınabilir? İyileşme süreci ne kadar sürer? Bu konuda kadınların bir içsel baskı hissettiğini söyleyebilir miyiz?
Düşükten 3 ay gibi bir süre korunmasını, tekrar hemen hamile kalmamasını öneriyoruz. Bu, tekrarlayan düşük olasılığını azaltıyor. 3 ay geçmeden gebe kalanlarda düşük tekrarlama oranları daha yüksek. Doğurganlığı üzerinden kadının değeri biçiliyorsa kadınlar bir baskı hissediyor tabi.
Gebelik haftası 22 haftanın üzerinde olduğunda yaşanan bebek kaybı tıbben doğum olarak kabul ediliyor. Kadının aslında doğum yaptığı ve lohusalık yaşadığı toplumda genellikle göz ardı ediliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz? İyileşme sürecinde neler beklenmeli?
Kadınların doğurganlığı önemseniyor ama kamusal alanda kadınlar gebelikleri ve doğumları ile ilgili yeterince destek görmüyorlar.
Tıbbi işlemlerin kadında yarattığı duygusal etkiler konusunda gözlemleriniz nelerdir?
Eğer bir kadın günde 100 hasta bakan bir kadın doğum uzmanına gittiyse zaten her şey çok hızlı ve mekanik olmak zorunda. Doktorların kadınların duygusal yanıyla ilgilenecek zamanları yok. Özel hastanelerde de benzer şeyler yaşanabiliyor. Uzun zaman ayırıp kadınların ihtiyaçlarını karşılayan koşullar çoğu hastanelerde yok. Pek çok branşta da bu böyle. Sağlık hizmetlerinde insan faktörü göz ardı ediliyor. İleri teknoloji olanaklarıyla yol alıyoruz. Başı ağrıyan MR çektirmek istiyor. Doktorluk bir sanat olmaktan çıktı. Tartışmalı ve uzun konular bunlar.
Düşük yaşayan kadın, özellikle de ilk defa başına geldiyse yaşadığı şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Bu noktada kadın-doğum hekimi, sağlık takibini yapıyor. Ancak düşük yapan kadın, gebeliğinin kaçıncı haftasında olursa olsun duygusal olarak onu yoğun şekilde etkileyen hatta sarsan bir olay yaşamış oluyor.
“5 haftalıktı. Evde yalnızken kanamam başladı. Eşimi arayıp haber verdim. Doktorumun kliniğine kendim gittim. Düşük başlamıştı. Doktorum 10 dakikalık bir anestezi ile ‘tahliye’ dediği şeyi yaptı. Bir arkadaşım sigara içtiğim için olabileceğini söyledi. Birkaç kişi de başka şeyler… Her kafadan bir ses çıktı ve bir dönem en yakınlarımdan soğudum. Hamileliğimi yeni öğrenmiştim ama bebeğini kaybeden herkesi biraz olsun anlayabiliyordum. Ben de düşük yapan kadınlardan biri olmuştum. Eşimle eve döndüğümüz ve birbirimizin yüzüne boş boş baktığımız anları hiç unutmayacağım. Neyse ki artık üzmüyor. Şimdi bir çocuğum var. O yaşadığım olay halen içimde bir sızıdır.”
Konuya dahil olan-olmayan birçok kişi konuya farklı şekilde bakıyor. Geleneksel yapıdaki toplumlarda suçluluk duymaya sebep olan ifadeler kadına en yakınlarından bile gelebiliyor. “Sorun sende miymiş?” “Üzülme, başka bebek yaparsınız” gibi ifadeler yardımcı olmadığı gibi öfkeye de sebep olabiliyor. Kadınlar yaşadıkları bu hassas dönemde suçluluk hissetmeye daha yatkın olabiliyor. Düşük, kadınların kadın kimlikleri ve değerlerini sorgulamasına bile sebep olabiliyor.
“İlk hamileliğimde dış gebelik yaşadım. Sonrasında 3 yıla yayılan bir tüp bebek tedavisi ve tekrarlanan düşükler… Hiçbir zaman anne olamayacağımı düşündüm, tıbbi olarak benden kaynaklandığı için eşime karşı mahcup hissettim, çok zor günler yaşadım. Umutsuz bir zamanımda doktor tatile gitmemizi tavsiye etti. İş yerinden 1 ay ücretsiz izin aldım. Dönüşte doğal yollarla hamileydim… Kızım 3,5 yaşındayken, sürpriz bir ikinci hamilelikle oğlumu kucağıma aldım. Şimdi geriye dönüp baktığımda diyorum ki, her şey geçici… Düşük yapanlar bilmeliler ki acı ilk günkü kadar olmayacak. Her zaman içimde bir ‘acaba doğsaydı nasıl olurdu?’ diyen bir soru var ama doğmak kaderinde olsaydı doğardı diyerek kendimi teselli ediyorum. Aradan çok zaman geçti. Atlattığımı sanıyorum ama düşük hikâyeleri duyduğumda halen içim sızlıyor.”
Kürtaj da üzüntü veriyor
Sadece düşük değil, kürtaj da kadın için duygusal olarak yaralayıcı bir durum olabiliyor. Kadın kendi iradesiyle gebeliğini sonlandırıyor görünse bile kürtaj çoğunlukla yalnız yaşadığı bir durum oluyor. Kürtaj sonrası toparlanma sürecinde düşükte olduğu gibi destek alma oranı daha az oluyor. Partnerler arasında kürtaj konusunda fikir birliği yoksa veya kadın gebeliği tek başına karşıladıysa kürtaj yalnız bir deneyim olarak yaşanıyor. İstenmeyen gebelik olarak adlandırılsa da kadınlar düşükte olduğu gibi gebeliğin sonlanmasını deneyimlemiş oluyor. Her halükârda kadının doğurganlık özelliğiyle birlikte yaşadığı bu durumlar kadında duygusal izler bırakabiliyor.
Kürtaj toplumda uzun yıllar boyunca tartışmalı halde kalmış bir konu. Bireyleri ilgilendirse de toplum gündeminin bir parçası olmaya uzun süre devam edecek gibi görünüyor. Konuya farklı yönlerden bakanlar var. Yaşam hakkının elinden alınması, dini kurallar gibi gerekçeler, kürtajı yaşayan kadının kendisi dışındaki seslerden yükseliyor. Bunun iki kişilik bir hikâyenin parçası olduğu göz ardı ediliyor. Başka hayatlara karışmaya hak görme hali, kürtajda da kendini gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre dünyada her yıl, hamile kalan her 4 kadından biri kürtaj oluyor. Bunların bir kısmının doğum kontrol yöntemlerinin yaygınlaşmaması kaynaklı olduğu söyleniyor. Kadınlar kimi zaman mecburiyetle, kimi zaman tercihle kürtaj oluyor. Her ne sebeple olursa olsun, kürtaj kadının kendi bedeninde yaşadığı bir gerçeklik olarak yaşamında iz bırakıyor.
“Oğlumuz 2 yaşındayken hamile kaldım. Ailemden uzakta, farklı bir şehirdeydik. Çalışıyordum, oğlumun bakıcısı dışında yardım aldığım kimse yoktu. Her şey benim için yeniydi ve zorlanıyordum. İkinci hamileliğe hazır değildim. Eşim kürtaj isteğimden beni döndürmek için çok uğraştı ama istemedim. Eşimle zaman zaman çatışma yaşadık, beni suçladı. Bu konu evliliğimizin tadını kaçırdı. Eşim nihayet kabullendi. 6 yıl sonra kendimi hazır hissettim ve bir kızımız oldu. Zaman zaman pişmanlık duyuyordum. Özellikle küçük kızıma bakınca, ondan öncekinin hakkından çalmışım gibi geliyordu. Üzerinden çok uzun zaman geçti. Şimdi iki çocuğu, beş torunu olan bir büyükanneyim.”
“Erkek arkadaşımla evlenmeyi düşünüyorduk. Evlenmeye meraklı değildim ama o beni ikna etmişti. Benim önceki evliliğimden bir kızım vardı. Erkek arkadaşımdan hamile kaldım. Çocukları çok sevdiğini, baba olmak istediğini söylerdi ama hamileliğimi olumsuz karşıladı. Tutarsız davranışları beni çok üzüyordu. Tam olarak ne istediğini bilmediğini keşfettim. Ama ben hamileydim ve artık evlenmemiz gerekiyordu. Sonunda, çocuk istemediğini söyledi ve kürtaj yaptırmak zorunda kaldım. Bebeği yalnız büyütemezdim ve bunu istemedim de. Şimdi başkasıyla evliyim ve bir oğlumuz var. Çok mutluyum ama doğmamış bebeğimi de unutamıyorum. Tabi kürtajı da…”
Gebelik kaybı ve düşük nedir?
Türk Perinatoloji Derneği’nden alınan bilgilere göre, son adet tarihine göre 22 hafta altında olan gebelik kayıplarına düşük deniliyor. Düşük olguları erken düşük veya geç düşük olarak iki ana grupta inceleniyor. 22. Gebelik haftasından sonra ise doğum olarak ele alınıyor.
Erken düşükler
14. haftaya kadar olan düşüklere erken düşük deniliyor. Genelde ağır gelişme kusuru olan durumları içeriyor. Gebelik haftası 5-7 haftalar olan hamile kadınların %60’ından fazlasında kromozom anomalisine rastlanıyor. 10-12 haftaya ulaşanların ise yaklaşık %2’sinde kromozom anomalisi görülüyor.
Geç düşük
14-22 haftaları kapsayan düşüklere geç düşük deniliyor. Ağır gelişim kusurları ve anomalileri, bazı enfeksiyonlar, rahim şekil anomalileri, rahim ağzı yetmezliği gibi durumlar bu dönemde yaşanan düşüklerin sebepleri arasında gösteriliyor. Bu dönemde kromozom anomalilerine ise %1 civarı sıklıkta rastlanıyor.
Anne karnında bebek kaybı ve ölü doğum
Gebelik haftası 22. Hafta üzerinde dünyaya gelen bebeklerin yaşama kabiliyeti bulunuyor ve bu nedenle 22 hafta üzerinde bebeğin dünyaya gelmesine doğum adı veriliyor. Canlı doğan bebeğin nüfus kaydı yapılıyor ve kimlik numarası veriliyor. 22 haftalıktan büyük bebeğin anne karnında ölmesi durumu tıpta “İntrautein bebek ölümü” olarak ifade ediliyor.
“25 haftalık ikizlerim erken doğdu. Birini doğum yaptığım akşam, birini 2 hafta sonra kaybettim. Kuvözde iken sadece uzaktan görebildiğim bebeğimi kaybettiğimi bir telefonla öğrendim. Kendim sezaryen olmuş bir lohusaydım. Göğüslerimden süt geliyordu ve sütü sağıp buzluğa koyuyordum. Henüz odalarını hazırlamamıştık. Evde bebek yoktu, bebek eşyası da yoktu ama ben doğum yapmış, bebeklerini kaybetmiş bir anneydim. Psikolojim alt üst haldeydi. Zaten zor bir hamilelik geçirmiştim. Uzun süre kendime gelemedim. Şimdi 8 yaşında bir kızım var. Yoğun bir iş hayatım var. Spor yapıyorum, sosyal hayatım hareketli. Kaybettiğim bebeklerim de kızdı. Bunları anlatmak beni zorluyor. Bebeklerimin yasını yaşayıp yaşayamadığımdan emin değilim. Bir gün psikolojik yardım almayı düşünebilirim.”
Dış gebelik
Dış gebelik de gebelik testinde pozitif sonuç verdiği için anne ve baba adayı tarafından normal hamilelik olarak karşılanıyor. Sperm ve yumurta hücresinin birleştikten sonra rahim içi yerine başka bir yere yerleşmesi ve burada gelişmesi sonucunda meydana geliyor. Rahim içi yerine genellikle fallop tüpleri içinde yerleşim sonucunda, embriyonun burada gelişmesi bir süre sonra kanamaya yol açıyor. Geç fark edilirse ve ilaç ile tedavisi mümkün halde değilse tedavisi için ameliyat gerekebiliyor. Dış gebelik öyküsü de normal hamilelik belirtileriyle başlıyor. Ultrason muayenesinde tespit edilene veya kanama ile belirti verene kadar normal hamilelik şeklinde devam ettiği için normal gebelik zannedilerek yaşanabiliyor.
Kürtaj
Türkiye’de kürtajla ilgili yasaya göre, gebeliğin 10. Haftasına kadar istek üzerine gebelik sonlandırılabiliyor.